Dolar 32,3195
Euro 35,0491
Altın 2.308,99
BİST 9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 21°C
Açık
İstanbul
21°C
Açık
Cum 23°C
Cts 21°C
Paz 21°C
Pts 23°C

ABD’nin elektronik ürünlerine boykot uyguluyoruz. Biz daha iyilerini yapacağız

ABD’nin elektronik ürünlerine boykot uyguluyoruz. Biz daha iyilerini yapacağız
14 Ağustos 2018 18:18
385
A+
A-

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dışarıdan dövizle aldığımız her ürünün daha iyisini üretip dışarı satacağız. Amerika’nın elektronik ürünlerine biz boykot uygulayacağız.” dedi.v

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından ATO Congresium’da düzenlenen “İktidarının 16. Yılında AK Parti Sempozyumu”nda konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasının satır başları şöyle;

Bugünkü toplantı için SETA yöneticilerini tebrik ediyorum. AK Parti’yi ve AK Parti dönemini anlamanın bugünlerde çok daha önemli olduğunu düşünüyorum. Bunun için siyasetten dış politikaya, ekonomiden toplumsal hayata kadar her alanda AK Parti’nin Türkiye’de gerçekleştirdiği büyük dönüşümün değerlendirilecek olmasını çok önemli görüyorum. SETA bu başlıklarda yayınladığı 4 ayrı kitapla bugünkü sempozyumun tartışma zeminini zaten oluşturmuştu. Bugün burada her biri çok değerli katılımcıların geleceğimize ışık tutacak fikirleri, yaklaşımları, stratejileri ortaya koyacağına inanıyorum.

“AK Parti’yi anlamak için önce Türkiye’yi ve Türk milletini anlamak gerekir”

Biz en başından beri AK Parti’yi milletimizin partisi olarak gördük ve öyle tanımladık. Cumartesi günü yapacağımız büyük kongremizde bu konuyu enine boyuna kamuoyu ile paylaşacağız. AK Parti’yi anlamak için önce Türkiye’yi ve Türk milletini anlamak gerekir. Coğrafyası ile tarihi, kültürü, sevinci, hüznü ile bu milleti anlamayan hiç kimse AK Parti’nin ne olduğunu nereden geldiğini nereye gittiğini bilemez.

AK Parti’nin girdiği her seçimden birinci çıktığına akıl erdiremeyenlere tavsiyemiz bakış açılarını değiştirmeleridir.

Bizimle girdikleri her yarışı kaybedenlerden bazılarının işi millete hakaret etmeye kadar vardırmaları aslında hiç de şuursuz bir tepki değildir. Bunlar geçmişte hem devletin imkanlarını tepe tepe kullanmış hem de milletimizin değerlerine, inancına, kültürüne savaş açmış faşist bir zihniyetin önümüzdeki temsilcileridir. Seçimler sonrasında sergiledikleri tavırlarda AK Parti’yi değil milleti yenememiş olmanın hırsından kaynaklanıyor. Bu kesim artık ülkemize ve milletimize olan düşmanlıklarını AK Parti’ye muhalefet örtüsü altında gizleyemez hale gelti. Esasen tüm bunları hayırlı gelişmeler olarak görüyorum.

Türkiye tartışmaların kodlar, şifreler, semboller değil açık yüreklilikle yapılabildiği bir ülke olmalıdır.

“Türkiye’ye yönelik açık bir ekonomik saldırı var”

Türkiye’ye yönelik açık bir ekonomik saldırı var. Eskiden bu işler daha örtülü, daha dolaylı yollardan yapılırdı. Şimdi bodoslama bir şekilde üzerimize geliyorlar. Buna karşı yapabileceğimiz iki şey var bunlardan biri ekonomik diğeri siyasi tavırdır. Ekonominin gerektirdiği teknik tedbirleri aldık alıyoruz. Hazine ve Maliye bakanlığımız ile tüm ilgili kurumlarımız bu konuda gece gündüz çalışıyorlar çalışıyoruz.

“Siyasi duruşumuzu sağlam tutmalıyız”

Biz de tüm süreci yakından takip ediyoruz. Yapabileceğimiz ikinci ve bana göre asıl önemli olan husus siyasi duruşumuzu sağlam tutmaktır. Madem maruz kaldığımız saldırının ekonomimizin gerçek durumu ile bir ilgisi yoktur. İşin arkasında başka niyetler vardır. Öyleyse bizim de kendimizi buna göre konumlandırmamız gerekiyor. Bunları söylerken ekonomi alanında cari açık, faizler, enflasyon başta olmak üzere çözmemiz gereken bazı sorunlar olduğu gerçeğini elbette gözden ırak tutmuyoruz. Aynı zamanda ülkemizin uzun süredir uluslararası alanda gerçek ekonomik gücü ve potansiyeli ile münetasip olmayan konuma yerleştirilmeye çalışıldığını da biliyoruz. Son saldırı bu haksızlığın üzerine adeta dikenle gelinerek cilali sözleri fiyakalı raporları cafcaflı grafikleri anlamsız hale getirilmiştir.

Türkiye ismini kapatıp ülkemizin ekonomik verilerini yerli yabancı dost düşman kime gösterirseniz gösterin ortada bir gariplik olduğunu farkedecektir.

“Ekonomimiz tıkır tıkır çalışıyor”

Mesela son döviz kuru olayına bir bakalım, ülkemizin parası karşısında bir anda 4,8 seviyesinde nasıl oldu da 7’lere fırladı. 15 Temmuz sabahı 2,8 seviyesinde olan kurun 2 yılda 4,8 seviyesine çıkmış olması dahi anlamsızken bu durumu nasıl izah edeceğiz? Ortada buna sebep olacak bir anormallik varmı diye baktığımızda gördüğümüz manzara şudur; Türkiye’nin 1994 ve 2001 krizinde ülkemizde veya 10 yıl önceki mortgage krizinde Avrupa’da ve Asya’da olduğu gibi bankaları mı battı? Hayır, bugün ülkemiz her bakımdan dünyadaki en sağlam bankacılık sistemlerinden birine sahiptir. Borçlarımızı tıkır tıkır ödediğimiz gibi.

Kamu borç stokunun milli gelire oranında Avrupa’nın iyi ülkesiyiz. Türkiye çok büyük bir felaket yaşayıp üretemez, ticaret yapamaz duruma mı düştü? Hayır, hamdolsun ekonomimiz tıkır tıkır çalışıyor. İhracatta, turizmde, istihdamda rekorlar kırdığımız bir dönemden geçiyoruz. Dünyada örnek gösterilen turizmde adeta patlama yaşanan bir ülke konumundayız. Biz savaşa mı girdik? İşgale mi uğradık? Sosyal bir kaos mu yaşıyoruz? Hayır, tam tersine kendi topraklarımızda da bölgemizde de huzurun, güvenin istikrarın teminatı bir ülke durumundayız. Öyleyse bu soruna her zamanki klasik yaklaşımın dışında bir bakış açısıyla bakmak ona göre bir hareket tarzı belirlemek zorundayız. Bizim yaptığımız şu anda budur.

“İşin ekonomi tarafının küresel boyutu olduğu ortada”

İşin ekonomi tarafının küresel boyutu olduğu açıkça ortadadır. Amerika sadece ülkemizi değil, Çin’den Rusya’ya, İran’dan Avrupa’ya kadar pek çok yeri ekonomik bakımdan hedef almış durumdadır. Hemen yanıbaşında Kanada’yı hedef almış durumdadır. Ancak bu durum tek başına ülkemizde yaşananları izaha yetmiyor. Demekki ülkemize yönelik daha büyük ve daha derin bir operasyon var.

“İlişkilerini kazan kazan ilkesi üzerinde kuran bir ülkeyiz”

Ekonomide geçtiğimiz 16 yılda ülkemizi 3,5 kat büyütmekle elbette çok önemli bir sıçrama yaptık. Bu sıçramadan rahatsız olanların bulunması gayet tabiidir. Yinede dünyanın toplamda 17. satınalma paritesine göre 13. büyük ekonomisi olmamızın bu derece büyük bir husumete yol açması akla ve mantığa uygun değildir. Çünkü biz tüm ticaretini, tüm ilişkilerini kazan kazan ilkesi üzerinde kuran bir ülkeyiz. Kendimiz kazandığımız kadar iş yaptığımız yerlere özellikle kazandırmaya dikkat ediyoruz. Dış ticaret rakamlarımıza baktığımızda gerek Avrupa ile gerek Amerika ile ticari ilişkilerimizde karşı tarafın bizden daha fazla kazandığını görüyoruz. Bu durum bizi meselenin siyasi boyutuna çok daha dikkatle bakmaya yöneltiyor. Bunu söylerken kendimizi dev aynasında görmek gibi bir yanlışa da asla kapılmıyoruz. Böyle bir durum söz konusu değil. Tabiki kendimize güveniyoruz. Bu noktada kendimize inancımız var. Ama eksiklerimizi de gayet iyi biliyoruz.

AK Parti döneminde bizim yaptığımız en önemli değişim devletimizle milletimizi barıştırarak ülkemizin gücüne ekonomide katettiği mesafenin çok üzerinde bir yere taşımız olmamızdır.

“Ekonomiyi bir silah olarak kullanmaktan çekinmiyorlar”

Sanıyoruz birileri asıl bu durumu kabullenemiyor. Hazmedemiyor rahatsızlık burada. Bunlar sahada bizi istediklerini yaptıramayınca da tıpkı diploması gibi, tıpkı askeri güç gibi, tıpkı sosyal ve siyasi istikrarsızlık gibi ekonomiyi de bir silah olarak kullanmaktan çekinmiyorlar. Ekonomi ile ilgili kararlarımızı bu derece soğukkanlı almamızın adımlarımızı bu derece dikkatli atmamızın sebebi işte bu arka plandır. Biz sizinle stratejik ortak değil miyiz? Biz sizinle Somali’de beraber olmadık mı? Biz sizinle Afganistan’da herkes bir tarafa dağılırken beraber olmadık mı? Kosova’da beraber olmadık mı? Peki, bu yaptığınız nedir? Ne yapmak istiyorsunuz? Nereye varmak istiyor sunuz? Şunu bilmeniz lazım bu milletin karakteri sağa sola savruban bir karakter değildir.

Şunu da söyleyim, yaşadığımız sürecin bize bir maliyeti vardır. Ama operasyonu gerçekleştirenlere de bir maliyeti olduğu şüphesizdir. Zira Türk milleti istiklali ve istikbali söz konusu olduğunda canı ile malı ile dişi ile tırnağı ile tüm varlığını ortaya koyacağını defaetle göstermiştir. 15 Temmuz bunun en son en büyük ve en çarpıcı örneğidir.

“Ben milletimin bu konudaki kararlılığına inanıyorum.

Dün milletimizle birlikte tankların, topların, uçakların, helikopterlerin, namluların karşısında dimdik durmuştuk. Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki bugün de milletimizle birlikte doların, kurun, enflasyonun, faizin karşısında aynı kararlılıkla duracağız. Ben milletime inanıyorum. Milletimin bu konudaki kararlılığına inanıyorum. Onlar yoğun bir şekilde şu anda Türk lirasını hemen alıp doları bankalarda bozdurduğunu görüyorum. Mesele bu dolar hemen bozdurulup Türk lirasının onurunu korumamız işte bunlara en güzel cevap olacaktır.

“Ekonomik tetikçilere en güzel cevap işimize dört elle sarılmaktır”

Dün siyasi özgürlüğümüzü birbirimize kenetlenip çıplak ellerimizle darbecilerin silahlarına galebe çalarak korumuştuk. Bugün de ekonomik özgürlüğümüzü yine birbirimize kenetlenip imkanlarımızı seferber ederek koruyacağız. Buradan milletimize özellikle de iş dünyamıza sesleniyorum. Ekonomik tetikçilere vereceğimiz en güzel cevap işimize dört elle sarılmak olacaktır. Daha çok üreteceğiz, daha çok ihraç edeceğiz, depoları kilitlemenin anlamı yok. İhraç, ihraç, ihraç.

“ABD’nin elektronik ürünlerine biz boykot uygulayacağız”

Üretimi askıya alalım çok ciddi yanlış yaparsınız. Üretim, üretim, üretim yola devam. Daha çok istihdam oluşturacağız, daha çok ter dökeceğiz. Dışarıdan dövizle aldığımız her ürünün daha iyisini daha kalitesini burada üretip biz dışarıya satacağız. Amerika’nın elektronik ürünlerine biz boykot uygulayacağız. Onların iPhone’u varsa obür tarafta Samsung var. Kendi ülkemizde Venüs var Vestel var. Biz bunları uygulayacağız. Ne yaptığımızı ne yapacağımızı anlasınlar. Dolayısıyla biz kendimize yeteceğiz. Olmayanı da üreteceğiz. Dışarıya para verip yaptırdığımız her işin daha güzelini yapıp biz dışarıya servis edeceğiz.

“Kötü komşu bizi ev sahipi yaptı”

Biz insansız hava araçlarını Amerika’dan istediğimiz zaman kongre izin vermiyor diyorlardı, silahlı insan hava araçlarını istediğimiz zaman aldığım cevap şuydu; kongre izin vermiyor. Kötü komşu bizi ev sahipi yaptı. Bunları biz üretiyor muyuz? Üretiyoruz, sıkıntımız elhamdülillah var mı yok. Hem de istediğimiz kadar üretiyoruz. Şimdi ihraca başlıyoruz. Mesele bu. Bu millet onlar gibi bakan değil kazan kazan esasına göre hareket eden bir millettir.

“Yatırımlarımıza ara vermeyeceğiz”

Ham maddeden yarı mamüle, yarı mamülden mamüle, mamülden yüksek teknolojiye, yüksek teknolojiden tasarıma doğru işlerimizi geliştireceğiz. Fabrikalarımızı çok daha çalıştıracağız. Yatırımlarımıza ara vermeyeceğiz, pazarlarımızı genişletmek için dünya kazan biz kepçe daha çok dolaşacağız. Şimdi bu hafta içerisinde Batı’da uluslararası camiada bir çok yapacağım görüşmeler olacak. Hazine ve Maliye Bakanımız şu anda bazı ülkeleri dolaşıyor. Biz aynı şekilde telefonla irtibatlarımızı kuruyoruz. Kurmaya devam edeceğiz, sağolsun Batı’dan dostlar arıyorlar onlarla görüşüyoruz. Görüşmelerimizi devam ettireceğiz. Türkiye’de bir araya gelmenin gayretleri içerisindeyiz onlarla bir araya geleceğiz. Dayanışmamızı bu şekilde sürdüreceğiz.

“Ülkemize yatırım yapmayı düşünenleri daha çok teşvik edeceğiz”

Ülkemize yatırım yapmayı düşünenleri daha çok teşvik edeceğiz. Kaynakları içeriden dışarıya doğru değil, imkanı olanlara sesleniyorum dışarıdan içeriye doğru akıtacağız. Bunları başardığımızda önümüze konan engellerin birer birer devrildiğini kurulan tuzakların birer birer bozulduğunu, yazılan senaryoların birer birer yıkıldığını göreceğiz.

Millet olarak bunu daha önce defalarca başardık. Bunu Çanakkale’de başardık mı? İstiklal harbinde başardık mı? Başardık, Merhum Menderes’te başardık mı? Başardık. Özal’la başardık mı? Başardık. AK Parti ile 16 yıldır başardık mı? Başardık. İnşallah bu defa da başaracağız. Rabbimizin yardımı yakındır hiç endişe etmeyin. Şayet tam tersini yaparsak o zaman vay halimize. Yani bekle gör anlayışı ile üretimi durdurursak, ihtiyat diyerek ticareti aksatırsak, önümüzü görelim diyerek yatırımları ertelersek, hele hele paramızı eyvah tehlike var dövize yönlendirirsek inan asıl o zaman düşmana teslim olmuş duruma düşeriz. Sakın dövize gidersek kurtuluruz yok o zaman batarsın.

“Bizim mankurtlara ihtiyacımız yok”

Bazılarının özellikle gençlerimizi tahrik etmek için yurt dışı güzellemeleri yaptıklarını görüyorum. Şundan emin olunuz yurt dışında verdiği emeği ve ortaya koyduğu gayreti burada sergileyen herkes ülkemizde çok daha iyi bir hayat seviyesine kavuşacaktır. Kendi ülkesinde ortalama bir işle oldukça iyi bir standartta yaşamayı yurt dışında sefaletle içinde hayatını sürdürmeye tercih eden varsa elbette kendi bileceği bir iştir. Bununla kalmayıp bir de ülkesini karalamayı tercih edenlere biz mankurt diyoruz. Bizim mankurtlara ihtiyacımız yok.

Bize bu ülkenin kalbi iman dolu, kafası zehir gibi çalışan kendilerine eğitimden spora, sağlıktan teknolojiye her türlü imkanı sağladığımız gençler yeter. AK Parti davası işte bu gençliği yetiştirme davasıdır. Bunun için 2053 ve 2071 vizyonlarımızı gençlerimize emanet ettik. Önümüzdeki dönemde özellikle bu davamıza bu hedeflerimize daha sıkı sahip çıkacağız. Türkiye’yi gençlerimizle birlikte hedeflerine ulaştıracağız.

Bu oturumlar inanıyorum ki partimizin yeni bir kuruluş yıldönümünde ve üstelik bir taraftan da büyük kongremizin arefesinde hakikatten tüm delegelerimize tüm sevdalılarımıza ufuk açacaktır.